• bilgi@busrayigit.av.tr
  • 0543 745 40 75
ARA 0543 745 40 75

BANKA TEMERRÜT FAİZİ HAKKINDA ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

BANKA TEMERRÜT FAİZİ HAKKINDA ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

BANKA TEMERRÜT FAİZİ ORANI - BANKACILIK HİZMETLERİNİN KAMU HİZMETİ NİTELİĞİNDE OLDUĞU HAKKINDA ANAYASA MAHKEMESİ KARARI -

 

ANAYASA MAHKEMESİ

Esas Numarası: 2007/77

Karar Numarası: 2010/50

Karar Tarihi: 24.03.2010

Resmi Gazete Tarihi: 18.05.2010

Resmi Gazete Sayısı: 27585

TEMERRÜT FAİZİ VE ORANI

KANUNİ FAİZ VE ORANI

TEMERRÜT FAİZİ VE ORANI

ÖZETİ: 24.5.2007 günlü, 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanun’un;

1- 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,

2- 6. maddesiyle, 19.10.2005 günlü. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 124. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasında yer alan “ … yıllık gider hesapları ile harcamalarının …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,

3- Geçici 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 4.6.2008 günlü, 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 24. maddesiyle değiştirildiğinden, fıkranın dördüncü tümcesine ilişkin, KONUSU KALMAYAN İPTAL İSTEMİ HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

4- Geçici 2. maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİ hakkında,

İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Kemal ANADOL ve Haluk KOÇ ile birlikte 144 Milletvekili

İPTAL DAVASININ KONUSU: 24.5.2007 günlü, 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanun’un;

1) 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının,

2) 6. maddesiyle, 19.10.2005 günlü, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 124. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasında yer alan “…yıllık gider hesapları ile harcamalarının…” ibaresinin,

3) Geçici 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının dördüncü tümcesinin,

4) Geçici 2. maddesinin,

Anayasa’nın 2., 11., 73. ve 160. maddelerine aykırılığı savıyla iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.

I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ

İptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir:

“III. GEREKÇE

1) 24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı

24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin iptali istenen (1) numaralı fıkrasında, Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde açılan davalar hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Böyle bir düzenlemenin bu Yasa hükümlerinin geçmişe yürütülmesi anlamını taşıdığı açıktır. Ancak, bir hukuk devletinde adaletin sağlanması, temel hakların korunması gibi nedenlerden kaynaklanan zorunluluklar dışında yasaların geçmişe yürümesi mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi’nin bu konuya ilişkin 30.9.2005 tarihli ve E.2005/78, K.2005/59 sayılı Kararında aynen şöyle denilmiştir:

“Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu bağlamda, hukuk devletinde yasa koyucu, yalnız yasaların Anayasaya değil, evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. Hukuk güvenliğinin sağlanması, bu doğrultuda yasaların geleceğe yönelik öngörülebilir belirlemeler yapılabilmesine olanak verecek kurallar içermesi de, Hukukun üstünlüğünü temel alan hukuk devletinin vazgeçilmez koşulları arasında yer almaktadır. Bu nedenle, hukuk devletinde güven ve istikrarın korunabilmesi için kural olarak yasalar, yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki olaylara uygulanırlar. Bazı durumlarda, adaletin sağlanması, temel hakların korunması gibi nedenlerden kaynaklanan zorunluluklar dışında yasaların geçmişe yürümesi söz konusu değildir.”

24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Kanunun geriye yürütülmesi için Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen haklı nedenlerden hiçbiri yoktur. Şöyle ki;

Bu Yasa’nın 1inci maddesinin (2) numaralı fıkrası ile, uygulanacak faiz oranı ile faizin başlangıç tarihinin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesi öngörülmüştür.

Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde açılan davalar, idarenin hizmet kusurundan doğan sorumluluğu esasına dayanmaktadır (Ek.1, Danıştay 13.Dairesinin 2.12.2005 tarih ve E.2005/2625, K.2005/5753 sayılı Kararı).

Borçlar Kanunu, borçlunun borcunu ifada temerrüde düşmesi dolayısıyla alacaklının doğabilecek zararlarını güvence altına almıştır. Aynı kanunun 103’üncü maddesinde bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçluyu temerrüt faizi ödemeyi mecbur kılmıştır. Bu faizin başlangıç tarihi de borçlunun, (idarenin) temerrüde düşürüldüğü yani mütemerrit olduğu tarihtir.

3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanunun 1 inci maddesinde,

“Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı üzerinden yapılır.

Bakanlar Kurulu, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.”

denilmiş, 2 nci maddesinde de,

“Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1 inci maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur.

Temerrüt faizi miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.”

hükmüne yer verilmiştir.

Bu nedenle, idari yargı mercilerinde açılan davalarda, faizin başlangıç tarihi ile miktarının yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde belirlenmesi gerekirken bu hususların Bakanlar kurulunun takdirine bırakılmasının ve bunun sonucunda da, söz konusu davacıların aleyhine olabilecek bir durumun önünün açılmasının, adaleti sağlayan değil engelleyen bir düzenleme olarak değerlendirilebileceğinde kuşku bulunmamaktadır.

Bu durumda, 5667 sayılı Yasa’yı geçmişe yürüten ve hiçbir haklı nedene dayanmayan iptali istenen düzenleme, Anayasanın 2 nci maddesine aykırıdır.

Diğer taraftan, bir yasa kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/16 sayılı kararı, AMKD., sa.24, shf. 225).

Açıklanan nedenlerle, 24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin iptali istenen (1) numaralı fıkrası, Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.

2) 24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun 6 ncı Maddesi ile değiştirilen 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü Maddesinin Birinci Fıkrasındaki “yıllık gider hesapları ile harcamalarının” İbaresinin Anayasaya Aykırılığı

5677 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile değiştirilen 5411 sayılı Kanunun 124 üncü maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiş ve yeni getirilen hükümle Sayıştay’ın 5411 sayılı Kanun kapsamında yapacağı denetim, yıllık gider hesapları ile sınırlandırılmıştır. Böylece dış denetim yapmakla görevli Sayıştay’ın Anayasa ile verilmiş ve 5018 sayılı Kanunda da tekrar edilen gelir ve mal denetimi yapması yetkisi ortadan kaldırılmıştır.

Anayasanın 160 ncı maddesine göre: “Sayıştay, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.”

5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 68 inci maddesinde de;

“Sayıştay tarafından yapılacak harcama sonrası dış denetimin amacı, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, yönetimin malî faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanmasıdır.

Dış denetim, genel kabul görmüş uluslararası denetim standartları dikkate alınarak;

a) Kamu idaresi hesapları ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, malî tabloların güvenilirliği ve doğruluğuna ilişkin malî denetimi ile kamu idarelerinin gelir, gider ve mallarına ilişkin malî işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığının tespiti,

b) Kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi,

suretiyle gerçekleştirilir.”

denilmiştir.

Görüldüğü üzere gerek Anayasanın 160 ıncı maddesinde, gerek Anayasal düzenlemeye uygun olarak 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda yapılan düzenlemelerde, Sayıştay tarafından yapılacak dış denetimin gelir, gider ve mallara ilişkin işlemleri kapsadığı açıkça belirtilmiştir.

5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan eski düzenlemede: “Fonun iç ve dış denetimi hakkında, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanır” hükmü yer almakta idi. Bu hükme göre Sayıştay’ın 5411 sayılı kanun kapsamındaki denetiminde de gelir ve mal denetimi yapma yetkisi bulunuyordu. Oysa getirilen bu yeni düzenleme, “Fonun iç denetimi Fon tarafından belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde, dış denetimi ise Fonun yıllık gider hesapları ile harcamalarının Sayıştay tarafından incelenmesi suretiyle gerçekleştirilir şeklinde olduğu için Sayıştay’a Anayasa ile verilmiş olan gelir ve mal denetimi yapma yetki ve görevi elinden alınmıştır.

5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanun’un 6 ncı maddesiyle değiştirilen 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yıllık gider hesapları ile harcamalarının” ibaresi Anayasa’ nın 160. maddesine aykırı olduğu gibi, Anayasanın çeşitli maddelerine aykırı bir düzenleme Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ve Anayasanın 11 inci maddesindeki Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de bağdaşmaz.

Açıklanan nedenlerle, 24.05.2007 tarih ve 5667 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle değiştirilen 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yıllık gider hesapları ile harcamalarının” ibaresi, Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 160 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.

3) 24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin (2) numaralı Fıkrasının Dördüncü Cümlesinin Anayasaya Aykırılığı

24.05.2007 tarih ve 5667 Kanunun geçici 1 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptali istenen cümleden önceki cümlelerinde yapılan düzenleme ile; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri kaldırılan bankalarda off-shore hesabı açtırmış olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının elde ettikleri menkul sermaye iradı dolayısıyla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tahakkuk etmiş olup da bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar ödenmemiş olan vergilerle tahakkuk edecek vergilerin ve bunlara bağlı ceza ve gecikme faizlerinin ödeme zamanı, off-shore hesabındaki paranın mevduat sahibine ödenmesine kadar erteleneceği, erteleme süresi boyunca herhangi bir faiz tahakkuk ettirilmemesi halinde gecikme zammı tatbik edilmeyeceği, aynı süreye ilişkin faiz tahakkuk ettirilmesi durumunda ise hesaplanan toplam gecikme zammı tutarı hesaplanan faiz tutarını aşamayacağı hükme bağlanmıştır.

Off-shore hesabındaki paranın vergilendirilmesi konusunda böyle bir düzenleme yapılmış olmasına karşın, iptali istenen dördüncü cümlede “Madde kapsamına giren alacaklara karşılık bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar, bu madde dayanak gösterilerek ret ve iade edilmez.” denilmek suretiyle “vergilendirmede eşitlik ilkesi” ile çelişen bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Anayasanın 73 üncü maddesinde, herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü bulunduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının, maliye politikasının sosyal amacı olduğu, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı öngörülerek Anayasanın 2 nci maddesinde nitelikleri belirtilen hukuk devleti ilkesi vergilendirme ilkeleri yönünden somut biçimde dile getirilmiştir.

Buna göre, devletin vergilendirme yetkisinin sınırı, aynı zamanda kişilerin hak ve özgürlüklerinin de sınırını oluşturduğundan, bu yetkinin keyfiliğe kaçacak biçimde kullanılmasının önlenmesi, hukuk devleti olmanın gerekleri arasında öncelikli bir yere sahip bulunmaktadır. Vergilendirme alanında olası keyfi uygulamalara karşı düşünülen ilk önlem, kuşkusuz yasallık ilkesidir. Ancak vergilerin yasayla getirilmesi, yalnız başına vergilendirme yetkisinin keyfi kullanılarak adaletsiz sonuçlar doğurmasını engelleyemeyeceğinden, yasallık ilkesi yanında verginin genel ve eşit olması, idare ve kişiler yönünden duraksamaya yol açmayacak belirlilik içermesi, geçmişe yürümemesi, öngörülebilir olması ve hukuk güvenliği ilkesine de uygunluğunun sağlanması gerekir.

Yasa’da belirtilen şekilde off-shore hesabında parası olan yani bu hesapla ilgili vergilerle tahakkuk edecek vergilerin ve bunlara bağlı ceza ve gecikme cezalarını söz konusu Yasa’nın yürürlük tarihinden önce ödeyenlerle ödemeyenler vergi yükümlüsü sıfatıyla hukuken aynı durumdadırlar. Aynı hukuki durumda olan bu kişiler arasında iptali istenen düzenlemeyle farklı uygulama yapılmasının öngörülmesi “vergilendirmede eşitlik ilkesi” ile çelişeceğinden Anayasanın 73 üncü ve 2 nci maddelerine aykırı düşer.

Diğer taraftan, bir yasa kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/16 sayılı kararı, AMKD., sa.24, shf. 225).

Açıklanan nedenlerle, 24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun geçici 1 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının dördüncü cümlesi, Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 73 üncü maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.

4) 24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun Geçici 2 inci Maddesinin Anayasa’ya Aykırılığı

24.05.2007 tarih ve 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanun’un Geçici 2. Maddesindeki düzenleme, Bu Kanunun 6 ncı maddesi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik hükmünün 2006 yılı denetimlerinde de uygulanmasını öngörmektedir.

Yani, Sayıştay’ın dış denetim görevini kurumun gelir gider ve mallar üzerinden değil, yalnızca giderleri üzerinden yapmasını öngören kuralın yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki dönemlerde değil, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerde de uygulanması hükme bağlanmıştır.

Yukarıda (1) numaralı başlık altında etraflıca belirtildiği üzere, hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kural olarak yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar. Bu nedenle "Kanunların geriye yürümezliği ilkesi" uyarınca yasalar yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki hukuki durumlara uygulanabileceklerinden, sonradan çıkan bir yasa, yürürlüğe girdiği tarihten önceki olaylara uygulanmaz.

İptali istenen hüküm, geçmişe yürümesini haklı ve zorunlu kılan bir neden bulunmadığından" Kanunların geriye yürümezliği ilkesi" ile bağdaşmamakta ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesine aykırı düşmektedir.

Diğer taraftan, bir yasa kuralının Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.1987/28, K.1988/16 sayılı kararı, AMKD., sa.24, shf. 225).

Öte yandan, 24.05.2007 tarih ve 5667 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle değiştirilen 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yıllık gider hesapları ile harcamalarının” ibaresi, yukarıda (2) numaralı başlık altında etraflıca belirtilen nedenlerle Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 160 ncı maddelerine aykırı olduğundan, iptali istenen geçici 2 nci madde hükmü de, anılan ibare ile sınırlı olarak ve aynı nedenlerle Anayasanın 160 ncı maddesine de aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle, 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanun’un geçici 2 inci maddesi, Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine ve “yıllık gider hesapları ile harcamalarının” ibaresi ile sınırlı olarak 160 ıncı maddesine aykırı olup, iptali gerekmektedir.

IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ

24.05.2007 tarih ve 5667 sayılı Yasa’nın 2 nci Maddesinin (1) numaralı fıkrası ve geçici 2 nci maddesi ile yapılan düzenlemeler bu Yasa’yı geçmişe yürüten ve hiçbir haklı nedene dayanmayan düzenlemeler olduğundan uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi mümkün olmayacak durum ve zararlara yol açabilecektir.

24.05.2007 tarih ve 5667 sayılı Yasa’nın geçici 1 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının dördüncü cümlesi, “vergilendirmede eşitlik ilkesi” ile çelişen bir düzenleme olduğundan eşit konumdaki mükelleflerin birbirinden farklı oranda vergi ödemeleri sonucunu doğuracaktır. Bunun ise hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır.

Bu Yasa’nın 6 ncı maddesi ile değiştirilen 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “yıllık gider hesapları ile harcamalarının” ibaresi ve geçici 2 nci maddesi ile yapılan düzenlemelerle Sayıştay’a Anayasa ile verilmiş olan gelir ve mal denetimi yapma yetki ve görevi elinden alındığından uygulanmaları halinde ortaya çıkacak yetersiz denetim nedeniyle sonradan giderilmesi mümkün olmayacak durum ve zararların doğabileceği açıktır.

Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.

V. SONUÇ VE İSTEM

Yukarıda açıklanan gerekçelerle 24.05 2007 tarih ve 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun;

1) 2 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının, Anayasanın 2 nci, 11 inci maddelerine aykırı olduğundan,

2) 6 ncı maddesi ile değiştirilen 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “yıllık gider hesapları ile harcamalarının” ibaresinin, Anayasanın 2 nci, 11 inci maddelerine aykırı olduğundan,

3) geçici 1 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının dördüncü cümlesinin, Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 73 üncü maddelerine aykırı olduğundan,

4) geçici 2 inci maddesinin, Anayasanın 2 nci ve 11 inci maddelerine ve “yıllık gider hesapları ile harcamalarının” ibaresi ile sınırlı olarak 160 ıncı maddesine aykırı olduğundan,

iptallerine ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.”

II- YASA METİNLERİ

A- İptali İstenen Yasa Kuralları

24.5.2007 günlü, 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanun’un iptali istenilen kural, tümce ve ibareyi de içeren;

1) 2. maddesi şöyledir:

“(1) Devlete iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde açılan davalar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır.

(2) Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde açılmış olan davalara ilişkin mahkeme kararlarının, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra icra takibine konu edilmesi halinde vekâlet ücreti, Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısmının ikinci bölümünün (1) numaralı bendinde yazan tutar olarak uygulanır. Takip borçlusu idarelerin icra takibindeki işlemlere karşı şikâyet hakları saklıdır.

(3) Mahkeme kararlarında veya icra takip sürecinde ilgili idareler lehine hükmolunan her türlü alacak bu Kanuna göre yapılacak ödemelerden mahsup yoluyla tahsil edilerek ilgili kurumların hesaplarına aktarılır.”

2) 6. maddesiyle değiştirilen 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 124. maddesi şöyledir:

“(1) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun; 91 inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş, aynı maddesinin ve 120 nci maddesinin üçüncü fıkralarının ikinci cümlelerinde yer alan "beşi" ibareleri "onbeşi" olarak değiştirilmiş, 101 inci maddesinin dördüncü fıkrası ve 124 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İlişkili Bakanın onayı ile bu sayının yarısını geçmemek kaydıyla Kurulca daire başkanlıkları oluşturulabilir.”

“Kurumun iç denetimi Kurulca belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde gerçekleştirilir. Kurumun dış denetimi hakkında 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanır.”

“Fonun iç denetimi Fon tarafından belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde, dış denetimi ise Fonun yıllık gider hesapları ile harcamalarının Sayıştay tarafından incelenmesi suretiyle gerçekleştirilir.”

3) Geçici 1. maddesi şöyledir:

“(1) Bu Kanun uyarınca yapılacak faiz ödemeleri, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun uygulanması bakımından mevduat faizi addolunur ve ödeme tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş sayılır.

(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, Bankalar Kanunu hükümlerine dayanılarak yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri kaldırılan bankalarda off-shore hesabı açtırmış olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının elde ettikleri menkul sermaye iradı dolayısıyla 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre tahakkuk etmiş olup da bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar ödenmemiş olan vergilerle tahakkuk edecek vergilerin ve bunlara bağlı ceza ve gecikme faizlerinin ödeme zamanı, off-shore hesabındaki paranın mevduat sahibine ödenmesine kadar ertelenir. Erteleme süresince tahsil zamanaşımı işlemez ve bu süre boyunca herhangi bir faiz tahakkuk ettirilmemesi halinde gecikme zammı tatbik edilmez. Aynı süreye ilişkin faiz tahakkuk ettirilmesi durumunda ise hesaplanan toplam gecikme zammı tutarı hesaplanan faiz tutarını aşamaz. Madde kapsamına giren alacaklara karşılık bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar, bu madde dayanak gösterilerek ret ve iade edilmez. Bu fıkranın uygulamasına ilişkin usûl ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

4) Geçici 2. maddesi şöyledir:

“(1) Bu Kanunun 6 ncı maddesi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 124 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik hükmü 2006 yılı denetimlerinde de uygulanır.”

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 11., 73. ve 160. maddelerine dayanılmıştır.

III- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün katılımlarıyla 12.7.2007 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

IV- ESASIN İNCELENMESİ

Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen Yasa kuralları ve dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- 5667 sayılı Yasa’nın 2. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi

Dava dilekçesinde, 5667 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin birinci fıkrasında yer alan, Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde açılan davalar hakkında da 5667 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağına ilişkin düzenlemenin; bu Yasa hükümlerinin geçmişe yürütülmesi anlamını taşıdığı, ancak, bir hukuk devletinde adaletin sağlanması, temel hakların korunması gibi nedenlerden kaynaklanan zorunluluklar dışında yasaların geçmişe yürümesinin mümkün olmayacağı ve 5667 sayılı Yasa’nın geriye yürütülmesi için bu haklı nedenlerden hiçbirinin bulunmadığı, zira Yasa’nın 1. maddesinin ikinci fıkrası ile uygulanacak faiz oranı ile faizin başlangıç tarihinin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesinin öngörüldüğü, Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketine yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde açılan davaların, idarenin hizmet kusurundan doğan sorumluluğu esasına dayandığı, Borçlar Kanunu’nun, borçlunun borcunu ifada temerrüde düşmesi dolayısıyla alacaklının doğabilecek zararlarını güvence altına aldığını, aynı Kanunun 103. maddesinde bir miktar paranın tediyesinde temerrüde düşen borçluyu temerrüt faizi ödemeye mahkûm kıldığını, bu faizin başlangıç tarihinin borçlunun temerrüde düşürüldüğü, idarî yargı mercilerinde açılan davalarda faizin başlangıç tarihi ile miktarının, belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde belirlenmesi gerekirken bu hususların Bakanlar Kurulu’nun takdirine bırakıldığı ve bunun sonucunda da söz konusu davacıların aleyhine olabilecek bir durumun önünün açılmasının adaleti sağlayan değil, engelleyen bir durum olduğu, bu nedenle de 5667 sayılı Yasa’yı geçmişe yürüten ve hiçbir haklı nedene dayanmayan kuralın Anayasa’nın 2. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Yasa’nın 2. maddesinde yer alan iptali istenilen kuralla, Devlet iç borçlanma senedi alımı amacıyla Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi’ne yatırılan tutarlar nedeniyle idarî yargı mercilerinde açılan davalar hakkında da 5667 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kural olarak yasaların geriye yürümemesini gerekli kılar. Yasaların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca yasalar, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği kazanılmış hakların korunması, malî haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 3.7.2003 tarihli ve 1085 sayılı Kararı ile mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi’nin; yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmemesi, alınması istenen tedbirleri almaması, faaliyetine devamı mevduat sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz etmesi nedenleriyle bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmış ve mülga 4389 sayılı Yasa’nın 16. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal etmiştir.

5667 sayılı Yasa ile belirlenen esaslara göre, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi tarafından, Devlet iç borçlanma senedi satışı adı altında toplanan tutarların, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu aracılığıyla hak sahiplerine ödenmesi gerekmektedir.

Yasa’nın genel gerekçesinde konuyla ilgili olarak, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi ile ilgili olarak yapılan incelemelerde, banka bünyesinde bulunmamasına rağmen Banka tarafından ikincil piyasada, yatırımcılara Devlet iç borçlanma senedi adı altında makbuz düzenlenerek karşılıksız satış yapıldığının tespit edildiği, Yasa ile yatırımcıların mağduriyetlerinin giderilebilmesi için gerekli olan yasal düzenlemenin yapıldığı, bu çerçevede, söz konusu Devlet iç borçlanma senedi satışı işlemleri nedeniyle hak sahibi olan herkese ödeme yapılmasının öngörüldüğü belirtilmektedir.

Finansal piyasalardaki güven ve istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması ve tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması için faaliyetlerde bulunmak amacıyla kurulan bankaların bu amaçla yaptıkları bankacılık hizmetlerinin kamu hizmeti olduğu ve kamu düzenini ilgilendirdiğine şüphe yoktur. Dolayısıyla, bankacılık sektörüne güvenin sarsılmaması ve bu sektörde istikrarın korunması, Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketi tarafından, Banka’da karşılığı olmamasına rağmen satışı yapılan Devlet iç borçlanma senetleri tutarlarının, bu senetleri alan kişilerin mağduriyetlerinin önlenmesi ve 5667 sayılı Yasa hükümlerinin devam eden davalarda uygulanması amacıyla çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle dava konusu kural, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın, Anayasa’nın 11. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

B- Yasa’nın 6. Maddesiyle 19.10.2005 Günlü, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 124. Maddesinin Değiştirilen Birinci Fıkrasındaki “…yıllık gider hesapları ile harcamalarının …” İbaresinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, 5667 sayılı Yasa’nın 6. maddesiyle değiştirilen 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 124. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…yıllık gider hesapları ile harcamalarının …” sözcüklerinin, Sayıştay’ın Anayasa ile verilmiş ve 5018 sayılı Yasa’da da tekrar edilen gelir ve mal denetimi yapması yetkisini ortadan kaldırdığı, söz konusu düzenlemelerde Sayıştay tarafından yapılacak dış denetimin gelir, gider ve mallara ilişkin işlemleri kapsadığı, yeni düzeleme ile dış denetimin Sayıştay tarafından Fon’un yıllık gider hesapları ile harcamalarının incelenmesi suretiyle gerçekleştirileceği; bunun da Sayıştay’a Anayasa ile verilmiş olan gelir ve mal denetimi yapma yetki ve görevini elinden aldığı bu nedenle söz konusu ibarenin Anayasa’nın 2., 11. ve 160. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Dava konusu ibareyi de içeren 5411 sayılı Yasa’nın 124. maddesinde Fon’un denetiminin iç ve dış olmak üzere iki şekilde yapılması düzenlenmektedir.

İç denetim, Fon tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde Fon bünyesindeki Denetim Daire Başkan’ının teklifi ve Başkan’ın onayı ile belirlenen yıllık denetim programı kapsamında görevlendirilen Fon Denetçileri tarafından; dış denetim ise davası konusu ibarenin bulunduğu kural uyarınca yıllık gider hesapları ile harcamaların Sayıştay tarafından incelenmesi suretiyle gerçekleştirilecektir. Ayrıca, yıllık hesaplar bağımsız bir denetim şirketi tarafından da denetlenip bağımsız denetim raporu faaliyet raporu içinde yayımlanacak; Fon, faaliyetlerine ilişkin olarak her yılın Mart ayı sonuna kadar bir önceki yıla ait kararları, yaptığı düzenlemeler ile bunların ekonomik ve sosyal etkilerini analiz eden, Fon’un performans hedefleri ile uygulama sonuçlarının karşılaştırılmasını ve değerlendirilmesini de içeren bir faaliyet raporu hazırlayacak, Fon’un bu yıllık faaliyet raporu ile malî tabloları ve bütçe kesinhesabı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacak, kesinhesabın bir örneği Maliye Bakanlığı’na gönderilecek; Fon, faaliyetleri hakkında internet ortamı ve resmî bültenler aracılığıyla kamuoyunu azamî ölçüde bilgilendirecek; dava, alacak, takip, tahsil, yeniden yapılandırma ve diğer faaliyetleri ile ilgili olarak üçer aylık dönemler itibarıyla yayımlayacağı raporlarla kamuoyunu, faaliyetleri hakkında yılda bir defa yapılacak toplantı ile de Türkiye Büyük Millet Meclisi Plân ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirecektir.

Anayasa’nın 160. maddesine göre, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmak görevi Sayıştay’a aittir.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bütçe bakımından, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun uygulanmasında, 3. madde ve Yasa’ya ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde gösterilen merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumları kapsamına girmemektedir.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, 5411 sayılı Yasa ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ile Yasa ile verilen diğer görevlerin yerine getirilmesi amacıyla kurulan, kamu tüzel kişiliği olan, idarî ve malî özerkliğe sahip bir kuruluştur. Bankacılık sektörünün önemli bir parçası olan, genel bütçeden doğrudan aktarılan bir geliri bulunmayan ve devredilen bankaların tasfiyesiyle ilgili geniş yetkilerle donatılan Fon’un, söz konusu yetki ve görevleri yerine getirirken farklı bir muhasebe ve tasfiye yöntemi dolayısıyla farklı bir çalışma sistemi benimseyen kendine özgü bir kuruluş olduğu anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 160. maddesi uyarınca Sayıştay’a kanunlarla inceleme, denetleme ve hükme bağlama işleri verilebileceği ve Fon’a genel bütçeden doğrudan kaynak aktarımı yapılmaması gözetildiğinde, Fon’un yıllık gider hesapları ile harcamalarının incelenmesi görevinin Sayıştay’a verilmesinde Anayasa’ya aykırılık yoktur.

Açıklanan nedenlerle, iptali istenen kural Anayasa’nın 160. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

Kuralın, Anayasa’nın 2. ve 11. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

C) Yasa’nın Geçici 1. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Dördüncü Tümcesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralın Anayasa’nın 2., 11. ve 73. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

5667 sayılı Yasa’nın geçici 1. maddesi, 6.6.2008 günlü, 26898 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 4.6.2008 günlü, 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 24. maddesiyle değiştirilmiştir. Bu nedenle, konusu kalmayan istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

D) Yasa’nın Geçici 2. Maddesinin İncelenmesi

Dava dilekçesinde, iptali istenen kuralın; hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği ve kanunların geriye yürümezliği ilkesi ile Sayıştay denetiminin, gelir, gider ve mallar üzerinden yapılması esasını ortadan kaldırması nedeniyle Anayasa’nın 2., 11. ve 160. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

İptali istenilen kural, 5667 sayılı Yasa’nın 6. maddesi ile 5411 sayılı Yasa’nın 124. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yapılan ve Sayıştay denetiminin Fon’un yıllık gider hesapları

MAKALELER