TRAFİK KAZASI NEDENİYLE AÇILAN TAZMİNAT DAVASINDA AVANS FAİZİ İSTENEBİLİR Mİ? TRAFİK KAZASINDAN DOLAYI AÇILAN TAZMİNAT DAVASINDA HANGİ FAİZ İSTENİR? - BORÇLUNUN TACİR OLMASI VE BORCUN TİCARİ OLMASI ŞARTIYLA HAKSIZ FİİLLERDEN DOĞAN BORÇLAR İÇİN AVANS FAİZİ İSTENEBİLİR. ALACAKLININ TACİR OLMASINA GEREK YOKTUR.
1)
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas Numarası: 2002/4-174
Karar Numarası: 2002/259
Karar Tarihi: 03.04.2002
KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
HUKUKA AYKIRILIK
MANEVİ TAZMİNAT
HAKİMİN TAKDİR YETKİSİ
SOSYO EKONOMİK DURUM
TAZMİNAT MİKTARININ BELİRLENMESİ
ÖZETİ:Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nısfetle hüküm vereceği Medeni Kanun'un 4. maddesinde belirtilmiştir.
Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Beyoğlu Asliye İkinci Ticaret Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.10.2000 gün ve 1998/679 E. 2000/390 K. sayılı kararırı incelenmesi davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinin 10.4.2001 gün ve 53-3592 sayılı ilamı ile; (....Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
1- Diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, davalıya ait televizyon kanalında aynı gün iki kez"... İtalya hükümetinin bu tutumu Türkiye'nin dört bir yanında protesto edildi. Abdullah Öcalan için dar ağaçları kuruluyor, kanlı örgüt ve lideri lanetleniyordu. Tamamen halkın insiyatifiyle İtalyan mallarına ambargo başladı. Türk halkı İtalya'nın PKK'yı destekleyen tutumu karşısında şok olmuştu. Ancak işin bir başka boyutu daha vardı. Başta Finlandiya, İsveç olmak üzere bazı İskandinav ülkeleri de PKK'ya kuçak açıyordu. Örneğin İsveç PKK'yı desteklemeyi o kadar ileri boyuta götürmüştü ki Türk Devleti İsveç firmalarının Türkiye'deki ihalelere girmesini yasaklamıştı. İşin ilginç yanı PKK destekçisi İsveç'e uygulanan bu gizli devlet ambargosu kamuoyu tarafından bilinmediği için tam manasıyla başarıya ulaşamadı. Hatta İsveç'e uygulanan gizli ambargo zamanla unutuldu ve bazı siyasetçilerin zaafı yüzünden İsveç firmalarına Türkiye'den trilyonlar kazandırıldı. İsveç'in E...... firmasıyla T..... ortaklığı bunlardan biriydi. Peki İsveçli bu firmanın Türkiye'den kazandığı paralar nereye gidiyordu. Tabi ki dolaylı yoldan PKK'ya. Türk halkı Suriye, Rusya ve İtalya'nın yüzündeki maskeleri birer birer indirmiş, uyguladığı ambargoyla İtalyan Başbakanına bile Apo teröristtir dedirtmişti. Ama İsveç ne yazık ki bu güne kadar dersin dışında kaldı: İtalyan gözlüğüne kravatına yapılan bu boykot İsveç telefonuna yapılmadı... Türk halkının yüreği işte bu yüzden bu akşam cimbom için atıyor işte bu yüzden uyguladığı ambargoyla PKK destekçisi ülkelere nasıl ders veriyorsa..." biçiminde yapılan yayının gerçek dışı olduğunu, kazandığı paraların dolaylı yoldan PKK'ya aktaran, Türkiye'ye ihanet eden kuruluş olarak tanıtıldığını, PKK'ya dolaylı olarak destek verdiğinin ileri sürüldüğünü, halkın kendisine tepki göstermesinin istendiğini yapılan yayının maç yayını ile ilgisi bulunmadığını, PKK'ya dolaylı yada doğrudan desteği olmadığını, ihalelere katılma yasağı konulmadığını belirterek 500.000.000.000 lira manevi tazminata hükmedilmesi, hükmedilecek tazminata reeskont faizi yürütülmesi ve karar özetinin yayımlanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı ise, yayında İtalya'nın PKK'yı destekleyen tutumunun eliştirildiğini, daha önce PKK'yı desteklemiş olan ülkelere de eleştiri yöneltilmesinin amaçlandığını, İsveç'in PKK'ya maddi desteğinin herkesçe bilindiğini, İsveç ve İsveç firmalarının ihalelere girmesine devletin örtülü olarak engel olduğunu ve İsveç - PKK bağlantısının resmi makamlarca kabul edildiğini, bu nedenle halkın Italya'ya gösterdiği tepkide İsveç'in dışarıda kaldığının vurgulanmak istendiğini, davacı firmanın Türkiye'den para kazandığını, ambargo uygulanırsa İsveç firmalarının Türkiye'den para kazanamayacağını, yayında bunun anlatılmak istendiğini; bu nedenle dolaylı destekten söz edildiğini, davacının Türkiye'den kazandığı para ile İsveç'e çıkar sağladığını, İsveç'in maddi ve manevi olarak PKK'yı desteklediğini, dolayısıyla Türkiye'den sağlanan maddi çıkarın dolaylı olarak PKK'ya gittiğini, davacının PKK'ya çıkar sağladığı biçiminde yayın yapmadıklarını ileri sürerek davanın reddedilmesi isteminde bulunmuştur.
Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilerek, 50 milyar lira manevi tazminatın dava tarihinden işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınmasına, karar özetinin en yüksek trajlı bir gazetede bir defa ilan edilmesine karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nısfetle hüküm vereceği Medeni Kanun'un 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Davaya konu edilen olayda yukarıdaki ilkeler, yayında yer alan sözler ve saldırının niteliği gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat fazladır. Daha alt; düzeyde manevi tazminat takdir edilmesi için kararın bozulması, gerekmiştir.
3- Borçlar Yasasının 49. maddesinde yargıcın tazminatın ödenmesi yerine diğer bir yaptırıma veya ek bir yaptırımı öngören bir karar verebileceği gibi saldırıyı kınayan bir hükümde kurulabileceği öngörülmüştür. Medeni Yasanın 4. maddesinde ise yasanın takdir hakkı tanıdığı durumlarda yargıcın somut olaydaki olguları gözeterek hak ve adalete göre karar vereceği düzenlenmiştir. Açıklanan şu düzenlemeye göre yargıcın davaya konu olan uyuşmazlıkların çözümünde, belirleyici yaptırımın türünü serbestçe takdir edebileceği ancak bu yaptırımın somut olay itibariyle hak ve adalete de uygun olması gerektiği anlaşılmaktadır. Davaya konu edilen olayda, mahkemece istenilen tazminatın bir bölümünün hüküm altına alınması ile davalının hukuka aykırı eyleminin sabit olduğu belirlenmiş, böylece hem hukuka aykırılığın saptanmış olması ve hem de yararına manevi tazminata hükmedilmekle davacının tatmin duygusu sağlanmış bulunmaktadır. Somut olayın özelliğine, haberin verilişinden bu yana uzun bir süre geçmiş bulunmasına ve Borçlar Yasasının 49/2. maddesindeki ölçüler esas alındığında ayrıca yayına da karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmediğinden karar bu nedenle de bozulmalıdır.
4- Dava, niteliği gereği haksız eyleme dayalı kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmamaktadır. Haksız eyleme dayanan davalarda yürütülecek faiz reeskont olmayıp yasal faizdir. Yerel mahkemece anılan yön gözetilmeden hükmedilen tazminata reeskont faizi yürütülmüş olması da somut olaya uygun düşmemiştir. Bu durum da ayrı bir bozma nedenidir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
1- Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile (50.000.000.000) TL. manevi tazminat, dava tarihinden itibaren yürütülecek Reeskont / Avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye çapında yayınlanan tirajı en yüksek 3 gazeteden birisi ile ilanına karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin kurduğu hüküm Özel Dairesince, manevi tazminatın miktarına; hüküm özetinin ilanına ve yürütülecek faiz yönünden bozulmuş, yerel mahkemece bozma kararına kısmen uyulmasına, ancak hükmedilecek faizin Reeskont / Avans faizi olması gerektiğinden bu kısım hakkında eski kararda direnilmesine karar vermiştir.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlığın, yürütülecek temerrüt faizinin niteliği üzerinde yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.
Doğru bir sonuca varılabilmesi için taraflar arasındaki ilişkinin ne olduğu ve buna uygulanacak hükümlerin açığa çıkarılması gerekmektedir.
Bir işin adi veya ticari iş olarak nitelendirilmesi ve bu işe hangi hükümlerin uygulanacağının belirlenmesi büyük öneme sahiptir. Ticari işin belirlenmesinde öncelikle TTK.3 ve 21 maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir. TTK.nun 3. maddesi uyarınca ticari iş, TTK.da tanzim olunan hususlarla, bir ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi (bir ticari işletmeyi) ilgilendiren bütün muamele, FİİL ve İŞLER ticari iş olarak nitelendirilmiştir. Bu düzenlemeye göre ticari işi iki grupta ele almak mümkündür.
Birinci grupta, TTK.da düzenlenen bütün hususlar ticari iştir. Bunun nedeni ise TTK.da düzenlenen bütün hususlar esas itibariyle bir ticari işletmeyle ilgili olduğu için kanun gereği ticari iş sayılırlar. Örneğin aslında birer haksız fiil olan Haksız Rekabet (TTK.56.vd) ve Çatma (TTK.1216 vd) Türk Ticaret Kanununda düzenlendiği için ticari iş sayılırlar.
İkinci grup ise, ticari işletmeyi ilgilendiren bütün muamele, FİİL ve İŞLER de ticari iştir. Bu arada TTK.21/II maddesinin de açıklanması gerekir. Bu maddeye göre taraflardan yalnız biri için-ticari nitelikte olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm olmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır. Bu maddenin uygulanabilmeşi için taraflar arasındaki ilişkinin bir sözleşmeden kaynaklanmış olması gerekir. Taraflar arasında doğan ilişki haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanıyorsa, TTK.nun 21/II nin uygulanma olasılığı yoktur.
Yukarıda anıldığı gibi uygulama da bazı haksız fiiller nedeniyle ödenecek temerrüt faizinin Reeskont (Avans) oranı üzerinden ödenmesi konusunda kuşkuya düşüldüğü gözlenmektedir.
Bilindiği gibi TTK.nun 3. maddesi ticari işletme yönünden düzenleme getirmiştir. Ticari işletmenin her türlü eylemi, başka bir anlatımla muamelesi (sözleşme) veya haksız eylemi ticari işletme yönünden ticaridir. Haksız fiil ticari işletmenin faaliyetinin icrası sırasında ika edilmiş olabilir. Nakliye şirketinin kamyonu, başka bir şirketin kamyonu ile çarpışmıştır. Fabrika Atık Suları veya çıkardığı zehirli dumanlar bir Ltd. Şti. tarafından işletilen sera - tarladaki tarım ürünlerine zarar vermiştir. Bu hallerde zarar veren de zarar gören de tacirdir. Bu konuda uygulamada bir duraksama söz konusu değildir. Alman ve İsviçre Hukukunda da haksız fiil dahil her iki taraf için ticari sayılan işlerden dolayı Reeskont faizi yürütüleceği benimsenmiştir (ATK. 352 vd. İsviçre B.K.104/I II).
Diğer taraftan uygulamaya göre bu tür haksız fiillerde zarar görenin kişiliği önemli değildir. Zarar veren veya zarardan sorumlu tacir ise Reeskont/Avans faizi yürütülür. Çünkü zarar, zarar verenin veya zarardan sorumlu olanın ticari işletmesiyle ilgili bir ticari işten doğmuştur ve bu eylem kendisi yönünden ticari bir borçtur. TTK.nun 3. maddesi ticari işletmenin ika ettiği her türlü fiilden (eylemden) söz etmiştir. Aksine tacir olmıyan kişinin bir ticari işletmenin bulunmadığından onun işletmesi ile ilgili bir haksız fiilden söz edilemeyecektir. Ayrıca TTK.21/1 maddesine göre kural olarak tacirin borçları ticaridir. Ticari borcun para niteliğinde olması ve geç ödenmesi halinde Reeskont Faizi istenebileceği açıktır. Tacirin borcunun ticari olması için sözleşmeden doğması zorunluluğu getirilmediği gibi, karşı tarafın tacir olması şartı da yasada öngörülmüş değildir. Haksız fiil tacir tarafından ticari işletmesiyle ilgili olarak meydana getirilmiş ise bu eylemden zarar gören tacir olmasa bile, TK.3 madde uyarınca tacirden Reeskont/Avans oranında temerrüt-faizi isteyebilecektir (Bkz.Y.H.G.K. 8.3.1995, E: 1995/11-61 K: 1995/141, 23.1.2002 gün E: 2002/4-12 K: 2002/6).
Somut olayda, TTK.18 madde uyarınca haksız fiil meydana getiren ve bu fiilden zarar gören de tacirdir. Her iki taraf için de ticari sayıları ve tarafların ticari işletmesiyle ilgili haksız fiilden dolayı TTK.3 ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 3095 sayılı Yasanın 2/3 ve bu yasayı değiştiren 4489 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınarak mahkemece davalının haksız fiilden dolayı Reeskont / Kısa Vadeli Avans faizi üzerinden temerrüt faizi yürütülmesi doğru bulunduğundan usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekmiştir.
2- Yerel mahkemece manevi tazminatın miktarına ilişkin Özel Daire bozma kararına uyulduğuna göre bu konuda işin esasına ilişkin temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmediğinden dosyanın dairesine gönderilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) bentte gösterilen nedenlerden dolayı dava vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının (ONANMASINA), (2) bentte yazılı sebeplerden dolayı işin esasına ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dördüncü Hukuk Dairesine gönderilmesine, 3.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
2)
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2012/14307
Karar Numarası: 2013/18449
Karar Tarihi: 27.12.2013
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacının desteği olan oğlu...’ın araçta yolcu olarak bulunduğunu meydana gelen tek taraflı kaza sonucu vefat ettiğini, davalı ... şirketinin aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000 TL. maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ,kusur oranı ve tazminat miktarını kabul etmediklerini, davanın reddini savunmuş, yargılama aşamasında 4.404 TL. tazminatı kabul ettiklerini belirterek davacıya ödemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; 4.404 TL. tazminatın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, kalan 7.938,48 TL. tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davacıların çocuğu ...kaza tarihinde 1 yaşında olup, MK’nun 185.madde hükmü gereğince, anne-baba birlikte çocukların bakımından sorumludur,aynı yasanın 327.maddesinde ise “Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır” denilmektedir Dava konusu olayda, mahkemece hükme esas alınan aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda davacı annenin, çocuğu için 18 yaşına gelinceye kadar gelirinin %10 oranında yetiştirme gideri ayıracağı
kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de dosyada mevcut sosyal ve ekonomik durum araştırmasına göre davacı annenin pazarcılık yapmakta olduğu ve ailenin sosyal ve kültürel yapısına göre sadece annenin gelirinin % 10’unu çocuğun yetiştirilmesi için ayıracağının kabulü mümkün değildir. Ayrıca TMK. 322 maddesi gereğince çocuk için gerekli giderlerden anne ve baba birlikte sorumlu olacağından, davacı annenin belirlenen miktarın 1/2’sinden sorumlu tutularak belirlenen destek zararından mahsubu gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Davacı vekili dava dilekçesi ile hükmedilecek tazminata reeskont faiz uygulanmasını talep etmiştir. Davalı ... sigorta ettirenin zarar görenlere karşı hukuksal sorumluluğunu KTK.’nun 91/1. ve 85/1. maddesi uyarınca üzerine aldığından sigorta ettiren gibi aynı oranda faiz ödemesi gerekir.
Somut olayda, zarara neden olan araç ticari nitelikte kamyonet olduğundan, haksız eylemin ticari iş niteliği taşımasına göre, hükmedilen tazminata talep gibi reeskont faiz uygulanması gerekirken, yazılı şekilde yasal faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ;Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 27.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.